bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sevmek bir araba plakasında baş harflerini yan yana görüp gülümsemektir.
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ne demek sevmek
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      tehlikeli duygulardan biri. sevmek öyle bi şey ki insana yapmam dediğini yaptırır. söylemem dediğini söyletir. sevmek öyle tehlikeli ki benliğini unutturur. ben nasıl yaptım şunu bunu der de yine yaparsın. sevdiğin zaman sen değil o olursun. sevdiğin zaman seni ne kadar kırdığını, canını değil ruhunu ne kadar acıttığını unutup yine kollarında iyileşmek istersin. bi yerde okuduğum yazı hatırladığım kadarıyla şöyle diyordu ' çok kırılmışsın ama mezarına çiçek getirse affedeceksin'. sevmek böyle işte mezarına çiçek getirse affedersin.
    4. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şimdi ben size bunu nasıl anlatayım? tarifi imkansız.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sevmek annenin çocuğuna beni ne kadar seviyorsun sorusuna aldığı kollarını acabildigince açıp seni bu kadar çok seviyorum cevabıdır. (o küçük görülen kolların arasına minik kalbiyle dünyaları sığdırır)
    6. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bence sevmek, suların kesik olduğu gün evdeki son damla su ile o en sevdiğin çiçeği sulamak demek
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "sevgi nedir diye sormuyorum çünkü çok az biliyorum, sevgi yaşadıklarımın hiçbiri değil. ben sormuyorsam bu adamlar gibi şimdi nerde, şimdi ne yapıyor, alışılmış sözcükleriyle bunları sormuyorsam kimse için, yaşadıklarıma sevgi gözüyle bakamam. bir filmi seyrederken yalnızsam ve sormuyorsam içimden nasıl bulurdu o, bir kitabı okuyup da bir şeyler düşünmüşsem ve onunla tartışmayı aklımdan bile geçirmemişsem, çay içerken, neskafe için su kaynatırken, kapının zili çaldığında yüzünü şöyle bir görüp bir sözcükle, adıyla anmıyorsam, hayır, sevgiyle en küçük bir ilintisi yok bunun."
    8. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      minicik bir ihtimale tutunmak... yıllar sonra anneme anlattım. vazgeçemedim, olmuyor düşünmemeyi denedim dedim. diğer herkes o kadar itici geliyor ki. sanki onu sevmek için dünyaya gelmişim gibi, sanki görevim buymuş gibi. imkansızlıklar o kadar fazla ki. ilk kez imkansız denen bir şeyin olduğuna inandım. kavuşmak imkansıza dönüşebiliyormuş. boş boş konuşmayın derdim imkansız yok, varmış. yine de tutunuyorum imkansızın içindeki trilyonda bir olan imkan ihtimaline. insanlar hep abartıyor bu sevgi işini derdim. başıma nasıl geldiğini anlamadığım ve bir an bile inanmadığım aşk duygusunu yaşadım. duygusal acı fiziksele dönüştü, kalbim acıyor sanki biri bıçaklıyormuşçasına. geçiremedim de. çaresizlik işte...